Uzun zamandır okuduğum haberlerle ilgili yorum yapmayı bırakmıştım. Ancak o kadar çok istek oldu ki bende okuyucularımı “kırmayım bari” dedim ve işe koyuldum.
Bugün yazacağım konu biraz müstehcen… O yüzden önce uyarayım ki sonra problem olmasın. Çünkü o kadar çok kibar, asil ve de ak kaşık olan insanlar var ki bu âlemde, şimdi yazımı okuyunca “Aaaa! Bu da neyin nesi? Nerden çıktı bu yazı? Çok ayıp, çokkk!” diye çığlık atmaya başlayacaklardır. Oysaki bu insanların, ciğerlerinin beş kuruş etmediğini bilirim. İkili konuşmalarda fantezilerine varıncaya kadar anlatıp tatmin olmaya çalışan bu asil, kültürlü ve de elit ağabeyler birkaç kişiyi görünce, Meydan Larousse moduna geçerler. Uyarımı da kibar bir dille yaptıktan sonra şimdi asıl konuya geçebilirim.
Okuduğum haberde ABD’nin Virginia eyaletindeki bir akvaryumda Tidbit adlı bir köpek balığının babasız çocuk doğurduğu bildirilmiş. Hayvancağız tam sekiz yıl bilim adına bir akvaryumda tek başına yaşamaya bırakılmış. Bunu yazmak kolay ama yaşamak kolay olmasa gerek…
Sonunda da olan olmuş. Bizim kızın canına “tak!” demiş. Bakmış ki bunların buraya bir erkek getireceği yok, iş başa düştü diyerek kendi kendine yapmış çocuğunu… “Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.” diye boşuna dememişler. Helal olsun!
Aslına bakarsanız haber bu kadar kısa ve öz fakat olay bu haberi okuduktan sonra cereyan ediyor. İnsanoğlu böyle bir haberi okuyunca şüphe ile yaklaşmadan duramıyor ne yazık ki… Öğlen telefonla arayan arkadaşıma okuduğum haberi anlatınca hiç teklemeden “ Irıspıdır o! Bakma sen o haberlere… Akvaryumun etrafına gelen erkek köpek balıklarıyla teller arasında iş pişirmiştir.” deyince aklıma birden “Propaganda” filmi geldi. “Ne alaka?” demeyin hemen! Orada da teller vardı. Her şey kel alaka zaten…
Bu açıklama benim saatlerce gülmeme sebep oldu. Çünkü o kadar çok kendinden emin bir şekilde anlattı ki, sanki yan komşusunun kızından bahsediyordu. Birden “Acaba balinalar da insanlar gibi bu olayı yorumlasalardı nasıl olurdu?” sorusu aklıma takılıverdi.
Balinalar kendi aralarında konuşurken, içlerinden biri “Haberi duydunuz mu? Bizim Tidbit öldüğünde hamileymiş. Irıspının okyanusta yemediği halt kalmadı bir de kalkıp bilim için çalışmaya gitti.” bir diğeri ise “ Canım o Camgöz’ün oğluyla da az kırıştırmadı. Sonunda Çekiçbaş’la nişanlandı ama nafile… Sonu akvaryum oldu. Rezil etti bizi, rezil! Bu babasız çocuk yalanını anca insanlara yutturabilir. Yunuslar bile dötü ile gülüyormuş. Olan babasına oldu. Zavallı bu utançla fazla yaşayamadı. Köpek balığı avcılarının eline atmış kendini… Allahtan balık hafızalıyız da çok kısa sürede unutup gideceğiz.” insanca düşünen balinaların öyküsünü uzatmak emin olun ki hiç de zor değil. Neden zor olsun ki, bunlar zaten bizim kirli düşüncelerimiz…
Aynı olay bizlerden birinin başına gelseydi maalesef ki bundan farklı düşünmeyecektik. Önyargılarımızla yaşadığımız için yüzyıllardır olaylara bakışımız, yorumlayışımız hiç değişmedi. Bu gidişle de değişmeyecek.
Medyadakinin düzeyli ilişkisi takip edilirken, komşunun kocasından ayrılması ahlaksızlık olarak addedilen bir toplumda insanlıktan, dürüstlükten bahsetmek yanlış olsa gerek… Bir yazımda kullandığım “Ben diyorum dağda diken var. Sen anlıyon imdat beni si.. var. “ sözünü okuyup eleştiren büyük yazar arkadaşlarımın ahlak abidesi kesilmelerine de yukarıdaki yunus misali güldüğümü belirtmek isterim. Öncelikle balık hafızalarınıza kişisel muhabbetlerinizdeki sözlerinizi hatırlatıp sözlerimi yeni bir sözle bağlamak istiyorum. Korkmayın canım, bu sefer ki ayıpçı değil!
“Biz kırk kişiyiz kırkımız da birbirimizi iyi biliriz.”
Bugün yazacağım konu biraz müstehcen… O yüzden önce uyarayım ki sonra problem olmasın. Çünkü o kadar çok kibar, asil ve de ak kaşık olan insanlar var ki bu âlemde, şimdi yazımı okuyunca “Aaaa! Bu da neyin nesi? Nerden çıktı bu yazı? Çok ayıp, çokkk!” diye çığlık atmaya başlayacaklardır. Oysaki bu insanların, ciğerlerinin beş kuruş etmediğini bilirim. İkili konuşmalarda fantezilerine varıncaya kadar anlatıp tatmin olmaya çalışan bu asil, kültürlü ve de elit ağabeyler birkaç kişiyi görünce, Meydan Larousse moduna geçerler. Uyarımı da kibar bir dille yaptıktan sonra şimdi asıl konuya geçebilirim.
Okuduğum haberde ABD’nin Virginia eyaletindeki bir akvaryumda Tidbit adlı bir köpek balığının babasız çocuk doğurduğu bildirilmiş. Hayvancağız tam sekiz yıl bilim adına bir akvaryumda tek başına yaşamaya bırakılmış. Bunu yazmak kolay ama yaşamak kolay olmasa gerek…
Sonunda da olan olmuş. Bizim kızın canına “tak!” demiş. Bakmış ki bunların buraya bir erkek getireceği yok, iş başa düştü diyerek kendi kendine yapmış çocuğunu… “Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.” diye boşuna dememişler. Helal olsun!
Aslına bakarsanız haber bu kadar kısa ve öz fakat olay bu haberi okuduktan sonra cereyan ediyor. İnsanoğlu böyle bir haberi okuyunca şüphe ile yaklaşmadan duramıyor ne yazık ki… Öğlen telefonla arayan arkadaşıma okuduğum haberi anlatınca hiç teklemeden “ Irıspıdır o! Bakma sen o haberlere… Akvaryumun etrafına gelen erkek köpek balıklarıyla teller arasında iş pişirmiştir.” deyince aklıma birden “Propaganda” filmi geldi. “Ne alaka?” demeyin hemen! Orada da teller vardı. Her şey kel alaka zaten…
Bu açıklama benim saatlerce gülmeme sebep oldu. Çünkü o kadar çok kendinden emin bir şekilde anlattı ki, sanki yan komşusunun kızından bahsediyordu. Birden “Acaba balinalar da insanlar gibi bu olayı yorumlasalardı nasıl olurdu?” sorusu aklıma takılıverdi.
Balinalar kendi aralarında konuşurken, içlerinden biri “Haberi duydunuz mu? Bizim Tidbit öldüğünde hamileymiş. Irıspının okyanusta yemediği halt kalmadı bir de kalkıp bilim için çalışmaya gitti.” bir diğeri ise “ Canım o Camgöz’ün oğluyla da az kırıştırmadı. Sonunda Çekiçbaş’la nişanlandı ama nafile… Sonu akvaryum oldu. Rezil etti bizi, rezil! Bu babasız çocuk yalanını anca insanlara yutturabilir. Yunuslar bile dötü ile gülüyormuş. Olan babasına oldu. Zavallı bu utançla fazla yaşayamadı. Köpek balığı avcılarının eline atmış kendini… Allahtan balık hafızalıyız da çok kısa sürede unutup gideceğiz.” insanca düşünen balinaların öyküsünü uzatmak emin olun ki hiç de zor değil. Neden zor olsun ki, bunlar zaten bizim kirli düşüncelerimiz…
Aynı olay bizlerden birinin başına gelseydi maalesef ki bundan farklı düşünmeyecektik. Önyargılarımızla yaşadığımız için yüzyıllardır olaylara bakışımız, yorumlayışımız hiç değişmedi. Bu gidişle de değişmeyecek.
Medyadakinin düzeyli ilişkisi takip edilirken, komşunun kocasından ayrılması ahlaksızlık olarak addedilen bir toplumda insanlıktan, dürüstlükten bahsetmek yanlış olsa gerek… Bir yazımda kullandığım “Ben diyorum dağda diken var. Sen anlıyon imdat beni si.. var. “ sözünü okuyup eleştiren büyük yazar arkadaşlarımın ahlak abidesi kesilmelerine de yukarıdaki yunus misali güldüğümü belirtmek isterim. Öncelikle balık hafızalarınıza kişisel muhabbetlerinizdeki sözlerinizi hatırlatıp sözlerimi yeni bir sözle bağlamak istiyorum. Korkmayın canım, bu sefer ki ayıpçı değil!
“Biz kırk kişiyiz kırkımız da birbirimizi iyi biliriz.”
Not: Yazımdaki tek abartı ilk paragrafta yer almaktadır. "Yoğun istek" sözü tamamen rüyamdan esinlenerek yazdığım bir ifadedir. Galiba bir tarafım açık kalmış:)
This entry was posted
on 07:34
and is filed under
İçimizdeki karayı görmeden başkalarını karalamamak gerek
.
You can leave a response
and follow any responses to this entry through the
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
.
Belki de okyanusların Meryem anasıdır... Olamaz mı? :))
Merhaba! Yazılarınızı Bir Milyon Kalem'de okumak bizi çok mutlu eder..
Belki okursunuz..
http://www.birmilyonkalem.com/2008/11/03/editorden-kasim-sayisi/
eğer ilgilenirseniz
birmilyonkalem@gmail.com bir e-posta yollamanız yeter..
güzel bir hicivlemeydi...herkes birbirine gardiyan olmuş...imdat ki ne imdat:)))kalemine sağlık,sevgiler
Okyanusların Meryem anası benzetmesi gerçekten hiç fena değl! Neden olmasın?
Davetiniz için çok teşekkürler... Siteyi en kısa zamanda inceleyeceğim.Tanıdığım kişilerle birlikte olmak beni de mutlu eder.
Sevgili Beran...
Seni buralarda görmek çok güzel...
Çok teşekkürler.