“Bak sen bu işe! Annesine utanmadan da yalancı diyor. Bu da evlat olacak! Anan senin gibi bir kargayı doğuracağına keşke taş doğursaydı. Taş doğmadın ama taş olarak öleceksin…”
Gördüğünüz gibi paket halinde sunduğum beddualardan birini seçip bana söyleyebilirsiniz. Bunda hiçbir sakınca görmüyorum. Hala sözümün arkasındayım. Hatta daha ileri de gidip, imzamı bile atarım.
Şimdi, “yeni mi fark ettin?” diye soracak olursanız; evet, ahan da şimdi fark ettim. Oldu mu? Yaşadığım çöküntü zaten bana yetip artıyor bir de “Kim ne düşünür?” diye kafamı yoramayacağım.
Yıllardır anneme, “Keşke boyum daha uzun olsaydı.” dediğimde sürekli aynı sözleri söyleyip beni daima yüreklendirdi. Neymiş efendim; “ Kavakta da boy varmış ama üzerine kargalar konarmış. Gülün boyu kısaymış ama üzerinde bülbüller şakırmış.”
İşte bu laflarla beni yıllarca kandırdı. Daima gül üzerinde bir bülbül arayıp durdum. Gördüm mü? Şimdiye kadar bir defa bile böyle bir şeye rastlamadım.
Dışarıda esen rüzgârla birlikte sallanan kavak ağacına gözüm birden takılıverdi. Öyle güzel salınıyordu ki, hayran olmamak elde değildi. Önünden geçen rüzgâra, asilce selam veriyordu sanki…
“Aman, ne asili! Annem üzerine kargalar konuyor dedi ya, daha ne düşünecem.” diye mırmırlanırken gözüm aşağıdaki güllere takıldı. Aman Allahım! O da ne? Olamaz böyle bir şey! Hani anne bülbül demiştin? Ben serçeye bile razıydım. Ama bunu asla kabul edemem.
O bahçede envayi çeşit güller vardı. Daha bir kere bile bülbüllerini görmediğim güllerin üzerinde çocuk donları görüyordum. Çok daha dikkatli bakınca her yaşa uygun don, sutyen ve pijama mevcuttu.
E be anne! Ben sana ne diyeyim? Yıllarca bülbül konacak diye beklerken, doncu dükkânına çevirdim hayallerimi…
Yıkıldım, yıllarca kandırıldım. Bu ilk olsa, “neyse” diyeceğim. Ama bu ne ilk nede son…
O yüzden kusuruma bakma ama valla sen çok yalancısın!
This entry was posted
on 05:45
and is filed under
Ben söyledim.
.
You can leave a response
and follow any responses to this entry through the
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
.