Bir aydır dışarı çıkmamaya gayret ediyorum. Resmen kendimi “ev hapsine” mahkûm ettim. Evet, kendime kastım var. Evin içinde geberip gidecem. Öldüğümü kimseler fark etmeyecek. Ta ki çöp çıkarmadığıma sevinen kapıcı, “Yiiii… Bu çok bilmiş kaç gündür acep neden çöp çıkar mi ki?” diye şüphelenene kadar kurtlar saracak bedenimi… Allahtan her şeyi merak ediyor. Çöpüme varıncaya kadar karıştırıp; ne yediğimi, ne içtiğimi bir bir listeliyor.
Tabiî ki de ev hapsini kendime boşu boşuna vermedim. Her dışarı çıkmamda deli gibi harcama yapmamı engelleyebilmem için tek çarem buydu. Borç yapmamam gerekiyor. Çünkü araba alacağım. Araba için gerekli olan her şeyi almıştım. Cik cik öten cam süsünden tutun da parfüme varıncaya kadar tüm gereksizler hazırdı. Eh, geriye bir tek iskelet kalmıştı. O da birkaç gün sonra tamam olacak.
Eğer bir aksilik çıkar da planlarım suya düşerse vay halime! Bir aydır yaşadığım yalnızlık, sıkıntı ve kaşıntının beni delirteceği kesindir. Yok, valla yerim kafayı… İşte o zaman “hey benim, beyinsiz kafam! Sana da arabana da mıçsınlar.” diye, kendimi her gördüğümde söylenirim. Gül gibi tatilin bir ayını para harcamamak için tut sen evde geçir, sonra da araba alama! Oy, oy, oy…
Ya, şimdi nerden geldi aklıma böyle uğursuz bir düşünce? Alanlar sanki benden çok mu zengin? Eee.. Bu soruya cevap vermek istemiyorum. Valla cevap vermeyecem.
Offf!
Tamam,” Salak tabi ki de senden daha zenginler. Hatta sen, zengin bile değilsin. Öyle olsaydın bir ay evde kapalı kalmazdın.”
Neyse ki önümde bir ay daha var. Bu zamanı iyi değerlendirebilirim. Çünkü bir daha ki tatil için tam on ay beklemem gerekecek. Eğer çıkmazsam ya beni dört kolluyla ya da beyaz bir gömlekle çıkaracaklar.
This entry was posted
on 05:34
and is filed under
Araba almak zor...
.
You can leave a response
and follow any responses to this entry through the
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
.